26 Haziran 2015 Cuma

İyi uykular mı? Uyku mu uyuyoruz? Dayak mı yiyoruz?

Her ailede olduğu gibi bizde Demir Arda daha doğmadan bütün evin düzenini ona göre ayarladık.. İlk zamanlar 2 saatten fazla uyumayacak olan bebek için yatak odasına bir beşik koymaya karar verdik.. Yeni doğacak bebekler için beşikte olması gereken özellikler bence; geceleri sık sık onu alacağınız için çok yüksek olmaması, gözünüzü açtığınız gibi onu görebilmeniz için korkuluk aralıklarının yeterli olması ve tabi ki uyku arası elinizi uzatıp tek elle, bazen de ayakla kolayca sallanabiliyor olması :)

.. Yatak odamız küçük olduğu için de dar bir beşik arıyorduk. Tam bu özelliklere uygun beşiği Mothercare'de bulduk.. Demir Arda biraz palazlanmış bir bebek olduğu için 2 ay sonra bu beşiğe sığmamaya başladı.. Bebek kolunu, ayağını beşiğe sıkıştırıp geceleri ağlamasına rağmen ben bir türlü kendi odasına geçiremiyordum.. Gözümü açar açmaz onu görmek istiyordum.. Eşim Özer ve annelerimiz zor bela beni ikna ettiler ve Demir Arda kendi yatağında sere serpe yatmaya başladı.. 

Bebekken "ya ezersek" korkusuyla onu yatağımıza hiç almamıştık.. Ama diş çıkarma evresinde onun yarım saatte bir uyanmalarıyla, uykusuzluğa yenik düştük ve yavaş yavaş yanımızda yatırmaya başladık.. 1 yaşından sonra ise iş iyice çığrından çıkmaya başladı.. Eskiden ezme korkusuyla yanımıza almadığımız çocuğu şuan "bizi yataktan atacak" korkusuyla yanımıza almamak istiyoruz ama ne mümkün.. "anneeeeaaaaa" diye ağlamaya başlayıp da kollarını uzatınca uyku sersemi bir bakıyorsunuz ki kucağa alıp getirmişsiniz yine yanınıza.. Birde kendi yatağında saatlerce uyumayan çocuk , bizim yatakta yastığa eter damlatmışsınız gibi bir saniyede uyuyakalıyor.. Ama bu eterli yastık bizde aynı etkiyi göstermiyor! Tabi dikey olarak yatırdığınız çocuk nedense her seferinde yatay olarak uykuya devam ediyor.. Kafası sizdeyse şanslısınız demektir.. En fazla birkaç tokatla geceyi bitirebilirsiniz.. Ama eğer ayaklar sizdeyse yandınız.. Tekme üstüne tekme, ağıza giren ayak, ayakla düşürene kadar itekleme... uyu uyuyabilirsen.. Eskiden uykusuz kalıp da işe gittiğimde " dayak yemiş gibiyim" derdim.. Şİmdi ise uykusuz kalmaya son derece alışmış olan ben dudağım patlamadan, burnuma kafa yemeden ya da suratıma şaplak inmeden uyanmışsam; 5 dakika bile uyusam; "oh ne güzel uyumuşum" diyorum.. 

Malesef şuan bizim için bu bir rutin.. Demir Arda'yı uyut ve yatağına yatır.. 1 saat sonra uyandığında onunla yatağa yat ve uyumasını bekle.. Eğer ben de uyuyakalmamışsam; o daldıktan sonra yatağına yatır.. Biz yatana kadar bir kaç kere bu işlem tekrarlanır..  Biz yattıktan sonra da uykuya yenik düşülür ve çocuk aramızda sabahı sabah ederiz.. Tabi dediğim gibi tekmeler, tokatlar, itişmeler, yataktan düşmeler, vs vs.. Birde sabahın 7sinde uykusunu alıp kalkmamış mı? Sonrası kafanı kahve makinesine sokmaktan başka çare yok..

Hemen uyuyamayan biri olarak beni her gördüğünde zaten mosmor olan gözaltlarımdan ne kadar uykusuz kaldığımı anlayabilirsin.. Sen anlamasan da ben hemen anlatmaya başlarım :) "uyuyamıyorum, uyuyamıyorum.." diye herkese feryat figan ettiğim doğrudur.. Ama ne yalan söyleyeyim minicik elleriyle kollarını uzatıp, boynuma dolayıp uykuya dalıyor ya.. Ben de onun kokusunu içime çeke çeke uyuyorum ya.. İşte o anlar hiçbir şeye değişilmez.. Benden söylemesi..

Tatlı rüyalar :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder