7 Ocak 2018 Pazar

Düşük Yapmanın Anlamı

İlk çocuğum daha 3 yaşında değildi. Hala tuvalet eğitimi verememiştim çünkü her denediğimde hazır olmadığını anlıyordum. Kentsel dönüşümde olan Kadıköy’deki evimize taşınmamıza yaklaşık 6 ay vardı. Bu sebeple oğlum okula başlamamıştı.
                                  Bir gün, ona bir kardeş geleceği haberini aldık. Hiç hazır olmadığımız bu haber bizi çok şaşırtmıştı.. Yavaş yavaş 2. çocuk fikri oluşuyordu fakat kafamızdaki bazı şeyleri hayata geçirdikten sonra düşünecektik. Bu sebeple sevinmekle, şaşkınlık bir arada olmuştu.. Derken hamilelik sürecim çok zorlaşmaya başladı.. Mide bulantılarım yüzünden oğlumun altını değiştirmek tam bir işkence idi. Her saniye top gibi hareketli oyunlar oynamaya alışıktık fakat ben sadece uyumak istiyordum. Bu sefer oğlumu da uyutmak zorunda kalıyordum ve o da istemediği için ikimiz tarafından da zor zamanlar olmuştu. Bir yandan karnım büyümeden taşınmamız gerekiyordu ve tabi oğlanı bebek doğmadan okula başlatmalıydık. Bebek geldikten sonra okula başlarsa ‘bebek geldi, beni istemiyorlar ve okula gönderiyorlar’ düşüncesi gelişebilir ve hayatı boyunca psikolojik bir sorun olarak kalabilirdi. Bu düşünceler beni yiyip bitiriyor ve nasıl olacağı konusunda türlü endişeler yaşıyordum. Bunların yüzde doksanı kendi kafamda olup bitiyor oğluma ve eşime yansıtmamaya çalışıyordum. Bir yandan da yeni bir bebek düşüncesi beni heyecanlandırıyordu.
Oğlumda olduğu gibi bu bebekte de hamile olduğumu öğrendiğim an tüm aile eş dost kim varsa haber vermiştik çünkü yapım gereği dilimde bakla ıslanmazdı. Daha 3 aylık olmadan oğlum bile ‘anne kardeşim ne zaman doğacak? Hadi doğsun artık’ diye sabırsızlanıyordu. Ben ise kah heyecanlanıyor kah türlü endişelerle nasıl olabileceğini kestiremiyordum..
7. haftada bir doktor kontrolüne gittiğimizde kalp atışını görmüştük. Daha sonra da grip olmam sebebiyle kalp atışını duymamız epey gecikmişti.. Ama hiç duyamayacağımız aklımıza gelmemişti..
 12. haftada kalp sesini duymak için doktora gidecektik. Bu süreçte mide bulantılarım fazlasıyla normale dönmüş, endişelerim biraz azalmış, bebeği merak etmeye başlamıştım.
O gün sanırım ilk defa heyecanlanmıştım. Doktorun yanına gittiğimizde ilk defa ultrason odasına girmek için sabırsızlanıyordum. Masaya uzandım ve görüntüsü geldi. Artık bir kara delik değil bebekti. Benim bebeğimdi. Birden bir sıcaklık gelmişti. Onu görüyordum. Ama bir terslik vardı. Hiç hareket etmiyordu. Doktorun yüzünde endişeli bir ifade vardı. Sonra en büyük sorunu farkettim. Ultrasondan gelen ses sadece benim kalp sesiydi. Bebeğin kalp sesi yoktu! Umutsuzca doktorun gözlerine baktım. Ama maalesef onun da gözlerinde aynı umutsuzluk vardı. Doktor ‘maalesef kalp sesi yok’ derken sesi titremişti. Ben anlamsızca bir doktora bir eşime bakıyordum. Anlayamıyor, anlamak istemiyordum. Daha sonra doktor bize açıklamalar yaptı. Bunun bir kromozom bozukluğu olduğunu benim yaptığım hiçbirşeyle alakası olmadığını anlatıyordu. Ama söylediği hiçbirşeyi duymuyor, onu ilk zamanlar istemediğim için kendimi saatlerce tokatlamak istiyordum. O da yaşamak istememişti işte. Başka bir açıklaması yoktu.
Doktor anlatıyor ve benim gözlerimden sessizce yaşlar dökülüyordu. Biran önce oradan çıkmak, olabildiğince bağırmak, çağırmak, çığlık atarak ağlamak istiyordum.
Ogün günlerden perşembeydi. Cumartesi kürtaj tarihi alarak doktordan çıktık. Fiziksel olarak bana hiçbir belirtisi yoktu. Ama artık biliyordum; karnımda ölmüş bebeğim vardı. Çok küçüktü ve gelmek istememişti.
Hastaneden çıkıp eve giderken oğluma nasıl söyleyeceğimizi düşünüyordum. Ama tek düşüncem bu değildi. Neden ölmüştü? Çok mu top oynamıştım? Bir kere sosis yemiştim? 1 sigara içmiştim. ‘Neden şimdi geliyor’ diye isyan etmiştim…. Sebepler arıyor ve her seferinde kendimi suçluyordum… Kafamdaki düşünceler susmuyordu.. Ne yapacağımı bilmiyordum. Biran önce gece olmasını ve yalnız kalabilmeyi istiyordum..
Bu arada aile büyüklerine ve en yakın arkadaşlara haber verilmişti. Herkes aynı şeyi söylüyordu ‘üzülme’
O gece sonunda herkes uyumuş ve yalnız kalabilmiştim. İstediğim kadar ağlayabilirdim.
İnanılmaz bir acıydı. Düşük yapmış kişileri duyduğumda böyle birşey olabileceğini hiç düşünmemiştim. Bu evlat kaybetmekti. Çocuğunu kaybetmekti. Evet. Bu oydu. Maalesef…
      Olamaz olamaz olamazdı! Bebeğimi veremezdim. O benimdi.. Ama ölmüştü zaten..
Hıçkırıklarım boğazıma diziliyordu.. Yapacak hiçbir şeyim yoktu.. Karnımda artık ölmüş bebeğim vardı.. Ölmüştü…      Sabaha kadar bu düşüncelerle kafamı yastığa bastırıp ağladım, ağladım, ağladım.. Güneş doğduğunda bir gün daha bekleyemeyeceğimi anladım. Hemen kürtaj olmalıydım.
      Sabah hastaneye gittiğimizde hemen  bitmesini istedim. Farklı doktorlar tekrar muayene edecekti. İçimde hala bir umut vardı. Belki doktorum yanlış bir şey yapmıştır. Belki bebeğim yaşıyordur diye boşa umutlanıyordum. Tabi ki öyle birşey yoktu.
      Bana ilaç verip doğumu başlatmaya çalışıyorlardı. Ama bir türlü başlamıyordu. Ben uykusuzluktan ve ağlamaktan harap olmuş halde etrafıma bakınıyor, hemşireler ne derse sessizce yapıyordum. 4 saat sonunda hala bir hareket yoktu ve bebeğim beni bırakmak istemiyor diye harap oluyordum..
      2. ilaçtan sonra sonunda doğum başladı ve beni kürtaj için ameliyathaneye aldılar. Artık uyumak istiyordum ve uyandığımda herşey bitmeliydi. Ameliyathanede ‘lütfen bayıltın beni’ diye yalvarıyordum.
      Ogün oğlumun doğumgünüydü. Uyandığımda tek aklımda olan buydu. ‘oğlumun doğum günü, kardeşini soracak’ diye uyandım.
      Herşey bitmişti. Herkes için bitmişti. Artık hamile değildim..
      Ertesi gün herşey normale dönmüştü. Hayat akışında gidiyordu. Karşılaştığım herkes ‘cinsiyeti belli oldu mu?’ diye soruyordu. ‘maalesef kaybettim bebeğimi’ diyordum. Sonrasında hep aynı cevap: Amaaan üzülme. Bilmem kim de düşük yaptı. Bilmem ne kadar zaman sonra yine hamile kaldı !!      Herkesten aynı cevabı alıyordum. Sonradan anladım ki bu sadece annenin sessizce yaşadığı bir acı. Kimse karnında ölen bebeğinin acısını paylaşamıyordu. Çok nadir görüyordum bundan bahseden anneleri. Hemen arkadan gelen cevaplar da aynıydı: Üzülme..
      Bir süre sonra benim de verdiğim cevap aynı olmaya başladı: Doğmaması daha iyi oldu..
Aslında buna inanıyorum.. Hayırlısı böyleymiş.
Allah’a şükür..
      Acaba kız mı erkek miydi? Terazi burcu olacaktı.. Kime benzeyecekti.. Gazı olacak mıydı? Çok uykusuz kalacak mıydım?.......      Ona dair hiçbirşey yok..
      Sadece içimde yaşadığım buruk acı..
  


x

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder